Radyo Pirsultanlar
  Ozan Emekçi
 
Yeni Sayfa 1
 

Ozan Emekçi


1 Ocak 1955’te Maraş’ta doğdu. Asıl adı Ali Haydar Levendiz’dir. Bağlamayı ilk kez babasından dinledi. Küçük yaşlardan itibaren yöresindeki aşıklardan geleneği öğrendi. Önceleri usta malı türküler çalıp söyleyen Emekçi, zamanla kendi şiirlerini türküleştirmeye başladı.


Dönemin politik koşulları nedeniyle meslek lisesinin 2. sınıfına dek okuyabildi.
Özellikle Mahzuni, Meçhuli ve İhsani gibi aşıklardan etkilendi.



İlk kasetini 1973, ilk plağını ise 1975 yılında çıkardı. Bunu izleyen yıllarda kovuşturmaya uğradı ve tutuklandı. Bir süre cezaevinde kaldı.


Mahzuni, Nesimi Çimen, İsmail İpek ve İhsani’yle çeşitli turnelere katılan Emekçi, özellikle politik türküleriyle tanındı. Ancak giderek sevgi ağırlıklı olmak üzere çeşitli konulara yönelerek bu anlamda da birçok örnek verdi.


1980’den beri Almanya’da yaşayan ozan, Kanada’dan Avustralya’ya birçok ülkede konserler verdi. Son yıllarda değişik konularda türküler de yazan Emekçi’nin eserleri birçok sanatçı ve grup tarafından seslendirildi.


Emekçi’nin şiirleri değişik ülkelerde, çeşitli dergi, gazete ve araştırmada yeraldı.

Bugüne dek yaklaşık 20 kaset/CD ve 4 tane 45’lik plak hazırlayan Emekçi'nin, şiirlerinin bir bölümünün topladığı »Özgürlük Mahkumları« (1996) ve destan niteliğindeki »Feryad û İsyan« (1998) adlı kitapları yayımladı.

 

 

 

 

Yıkılası İstanbul

Kaç yiğidin kanı aktı döşünde
Muharrem Hüseyin Cemil az mıydı
Zeki'yi de yedin hemen peşinden İstanbul

Faşist köpeklere emir verirmiş
Altı yolda dört yanından sarılmış
Duyun be gardaşlar duyun yoldaşlar
Mehmet Zeki vuruşarak vurulmuş
Yoldaş oy


-------------------------------------------------

MARAŞ KATLİAMI

Haykırışımızı susturmak için
Maraş ne ilk ne de son katliamdır
Mücadelemizi bastırmak için
Maraş ne ilk ne de son katliamdır
Elbet her akşamın sabahı vardır

Değildir Alevi-Sünni davası
Halkımız bu kavga sınıf kavgası
Şu faşist devletin bütün gayesi
Maraş ne ilk ne de son katliamdır

Saldırdılar halka faşist polis MİT
Yurtsever devrimci oldular şehit
İyi biliyoruz seni kara it
Maraş ne ilk ne de son katliamdır
Elbet her akşamın sabahı vardır

Kan içtiler insan eti yediler
Yoksulları yakın-yıkın dediler
Ağaçlara çocuk çivilediler
Maraş ne ilk ne de son katliamdır
Elbet her akşamın sabahı vardır

Doymaz bunlar insan kanı tadına
MHP`li faşist derler adına
Tecavüz ettiler ölü kadına
Maraş ne ilk ne de son katliamdır

Yüzlerce satılmış it vurucu tim
Binlerce çorçocuk aç,susuz,yetim
Sancı gibi çöktü sıkıyönetim
Maraş ne ilk ne de son katliamdır
Elbet her akşamın sabahı vardır

Plan uygulandı herşey muntazam
Komprador beyler dediler tamam
Her saat her dakka yeni yeni zam
Maraş ne ilk ne de son katliamdır

Çokları can verdi kurşunlanarak
Kimi linç edildi,kimi yanarak
Birleşin halkımız silahlanarak
Maraş ne ilk ne de son katliamdır

Bir uçtan bir uca haber salına
Bir yiğit bin can alına
EMEKÇİ`yim der ki böyle biline
Maraş ne ilk ne de son katliamdır
Elbet her akşamın sabahı vardır


-------------------------------------

FERYAD-I İSYANIM Mem nelere gark olmadı Zin’in ateşi için
Ferhat dağlar delmedi mi Şirinin düşü için
Kusur ise her saniye her yerde seni anmak
Mecnun az mı yemin etti Leyla’nın başı için

Sesi yorgun gözlerinden uykusuzluk seçilir
Görkeminin zerresinden Ağrı Dağı küçülür
Gecelerin kollarında leblerinin bal suyu
Aydan dökülürcesine kana kana içilir

Uykularından kopardım hoş geldin mihmanımsın
Artık geri dönüşü yok ahımsın eyvahımsın
El alem ne derse desin hiç umurumda değil
Akıbetine razıyım sevabım günahımsın

Sana yine sana yandım Nesimide dun gece
Gözlerine yüzüleyim bend olayım hallaca
Öyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
Ha ben sana yollanmışım ha Muhammed miraca

Cümle cihan güzelleri yüzlerine ben örsün
Gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
Ruhumdaki fırtınalar Merih-i usandırdı
Nuh-a haber eyleyin de gelsinde tufan görsün

Yokluğuna dayanamam ahım arş-ı boyladı
Gölgeni nil'de görmüşler piramitler söyledi
Hele bir bak şu sevdaya kimler yanmış ben gibi
Dediği üzre Yunus'un gör beni aşk neyledi

Son duraklarda beklerdim sonun olsaydı senin
Neler verilmez ki yerim yanın olsaydı senin
Çıkar kınından ne olur kirpilerinle bile
Çal sineme gözlerini aşkına şah Hüsey'nin

Harikalardan biriymiş diyorlar Çin seddine
Seni görmeden hükmetmek kimin düşmüş haddine
Ulu divana baş vurdum dönsün diye Bağdat’tan
Ol sebepten ahvalimi arz ettim Bedreddin'e

Gamzelerini görseler bülbüllerde lal olur
Aşklar ülkesi sarsılır korkunç ihtilal olur
Beklenmedik bir zamanda olur isem sebebi
Beni eritip bitiren savda-i iclal olur

Kahreden ateş bilinem yananı sen olsaydın
Nal olurdum aşk atına bineni sen olsaydın
Deseler ki şu kadehte ağu var içen ölür
Bir solukta bitirirdim sunanı sen olsaydın

Belki de hatırlanırım ararsın şimdi nerde
İzim deryada damladır koyum hatçepınar'da
Bizim koyun kıyısında dilav suyuna uğra
Hangi çobanın kavalı ağlıyorsa ben orda

Tanrılar yaratan Zerdüşt serdarıdır aslinin
Mazdek hürrem nişanıdır inancımın neslimin
Dersimli Seyyid Rıza’ya ağır selamları var
Himmeti var gayreti var Horasanlı Müslim' in

Seni tanrılara sunam keremetin görünsün
Nazar eden köryılandan beter olsun sürünsün
Dağlar naz yapmaya aday insafını bağışla
Bağışla ki gözlerinde eşkıyalar barınsın

Söyler misin anlar mısın ah çekerin sucu ne
Bulutlardan damlar gibi düştüm girdap içine
Ay bulandı güneş kustu yıldızlar beklemede
Artık yolla gözlerini yolla cin u macin'e

Titanik'ten son sesleri alizeler getirdi
Son seslerin son demini balinalar bitirdi
Her yerde terör estiren sabıkalı gözlerin
Bermuda’yı kamçılayıp Atlantis’i batırdı

Toprak sudan bülbül gulden dost dosttan bulur deva
Dara'dan çok önce seni ağırlamış ninova
Benim ömrüm yanan roma senin gözlerin Neron
Örste demir dövmededir şimdi Demirci Kawa

Melekler ipek yolu'nda aryaları gözledi
Yeri göğe ayı güne seni bana söyledi
Ilık bir güz aksamıydı yine senin yüzünden
Koçero Harran’a doğru atini mahmuzladı

Kirpiklerin yeni deymiş kasların firik başak
Ay ışığı az geliyor hadi gözlerini yak
Fesatların hasetlerin eli kına görmesin
Terk-i canan eylemeden Şahmeran'a danışak

Keşke gelmez olaydı böyle bir hal başıma
Temaşaya meraklılar toplandı el başıma
Herkesin dilinde şarkı elinde yarin eli
Artık yine sensiz artık yanlızım kul başıma

En yorulmaz yolcusuyum müptelası bu yolun
Ben zamanla boğuşayım sen seyrele sen salın
Kor alevler buz kesilir gördüklerinde beni
Bir sensizlik yakar birde hasreti İstanbul’un

Sen ey gönüller sahibi ey yüzleri gök zemin
Ey deryalar şahanesi sen ey gözleri kimin
Düzgün baba hatırına munzurlara mihman ol
Mihman ol da güneşlensin yaylaları dersim'in

Gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
Bakıverde uzamasın gurbetin esaretin
Ahmet Arif hasretinden prangalar eskitmiş
Beni böyle eskitense prangalı hasretin

Umutların menzilinden uzaklara atılmış
İki cihan mucizesi ilahlara katılmış
En amansız gecelerde aynalar yine suskun
Perçemi yüzünü gizler sanırsın ay tutulmuş

Senin yüzdüğün sularda ayrılık ölümü yur
En son yolcun ben olayım bekle biraz gitme dur
Beni İstanbul’a götür ya da İstanbul getir
Dokununca Nazım’ın ellerini yakan vapur

Gördüklerin sensizliğin dayanılmaz gücüdür
Sıla gurbet gurbet sıla bir birinin içidir
Ne aradın nede sordun ben nerde neylerim
Kara Fatma Kara Yılan senden şikayetçidir

Bilirsin ki sevenlerin ayrılığı kabustur
Tahir'i Zühre’ye bahset zemmedenleri susutur
Sen istesen sina çölü bin çeşit çiçek açar
Suya sudan köprü kurmak yanlız sana mahsustur

Bazen kırmızı karanfil zakkum mereti bazen
Sevmeyenleri şad edip sevenlerini üzen
Ağlayanın güleninden misli misli fazladır
>İşte gidiyorum çeşm-i siyahım< diyen ozan

Bahçıvanlar kır bayırda boz kevene gül aşlar
Ol sebepten didelerden eksilmez kanlı yaşlar
Sana yanar sana susar sana acıkır sana
Ehle haklar kaka iler ve mağrur Kızılbaşlar

Meri keklik Binboğa'dan Çukurova’yı süzer
Yörüklere konuk olur yaylalarını gezer
Al Osman'a diklenenler gov Osman'a kul oldu
Avşar ellerinin hali Dadaloğlu'nu üzer

Sana sevdalıdır diye Pir Sultan asılırken
Kadılar bayram ettiler Hızır’a susulurken
Bilcümle taş kesildiler sözde Itır sevenler
Kirli sarı bir bıçakla Nergisler kesilirken

Senin rengin tüm renklerin şahı padişahıdır
Senin ahın tüm ahların kahredici ahıdır
Yıllar gün misali geçti asırlar ay misali
Herkes kendi aleminde bu neyin eyvahıdır

Yüreğim atom yüklenir sesini duyduğum an
Dört kitap çaresiz kalır el aman aman aman
Başka biri yapar mıydı Eyyub'a sabır verdim
Ay kendini kuşatıp da gece sustuğu zaman

Arzu' yu kamber'e yolla bayram seyran etsinler
On emiri on bir eyleyip tur'da semah tutsunlar
Lutfeyle de eshab-ı kehf açsın kapılarını
Yediler'e yoldaş olup yedi asır yatsınlar

Güzelliklerin mimari cennetlerin ustası
Misk- u amberli cemlerin vazgeçilmez bestesi
Dört kapı kırk makam madur mecbur olsa da sana
En çok Zerdüşt yanar birde zerst'in avestası

Tay dağından Kafdağına bakışların gerilmiş
Nazlarını çekemiyor Arap atlar yorulmuş
Yol bilenler hal bilenler sırrın sual etmişler
Nesimi Hallaca Mansur Şah Hatay’a darılmış

Gel de dağ tomura dursun dala uzansın elim
Eski dostu yarenleri gel de çağırsın dilim
Bir he desen ben sıratı tez geçerim kıratla
Köroğlu tek vekilimdir Kiziroğlu kefilim

Ay ışığı biladestur rüyalarıma dalar
Kuşkularımı bağlamış uykularımı yolar
Daha kuşlar uçmazken nergisler açmazken
Bir sen vardın gülümseyen birsen birde inkalar

Gözlerinden uzak olmak inan beni bitirir
Giderde gelmez bilirim yıllarımı götürür
Bir sonbahar yaprağı ol dalı ver kuşun çekme
Kızıl ırmak incitmeden seni bana getirir

Ağıları yıllandırıp içirdin yudum yudum
Ahvalimi anlar diye baba üryan’a dedim
Karıncayı gözlerinin karasından vuran ben
Çok saldırdım ruhumdaki seni öldüremedim

Yerim yurdum meçul oldu nerdeyim şaşmışım
Kafdağını turnaların kanadında asmışım
Kanlılar kandan vazgeçer üçler beşler aşkına
Sen de bir gün Maraş’tan geç ocağına düşmüşüm

Bana gözlerini gönder sakın ha olmaz deme
Kime yanam dertlerimi yanlızlığımı kime
Bir başıma kabuslarla boğuşurken ansızın
Hayallerin şeref verdi dün aksam viraneme

Hicran son arifesinde yolculuk var makbere
Siyabend'i öldürdüler Xece ölmek üzere
Ab-ı hayat çeşmesidir leblerin esirgeme
Ne o tanrıya minnet nede dal tevekküre

Bulutlar yağmur yorgunu ufuklar ateş yüklü
Bir damla ateşte derdim senisizliklerim saklı
Yedi kıtaya dağılıp elleri boş döndüler
Huma kuşu intizarda turnalar ağlamaklı

Sana sunulmaya hazır gök kuşağı destimde
Emrine amade olmak hayran olmak kastımda
Gözden ırak alemlerde yitik insanlar gibi
Ha ülkeler zaptedilmiş ha gözlerin üstümde

Hal bilmeze yoldaş olmak yola zulüm değil mi
Cevreyleyip gönül kırmak dile zulüm degil mi
Ömründe bir defa bile gül koklamamışların
Bahçıvana saldırması güle zulüm degil mi

Mevsimlerin prensidir güzleri akdeniz'in
Aşikardır huzurunda gizleri akdeniz'in
Damıtılıp lut golüne bağışlansa suları
Leblerinde denizleşir buzları akdeniz'in

Şarkılarını dokudun senle gecen heran'ın
Sebebi katili olma olma yorgun yaralı canın
Sende anlamazsan beni sende gider gelmezsen
Şikayet ederim seni şahına pir sultan’ın

Sürmeleri yel götürür gözlerine güneş çek
Yağmur yanak rengin yağsın bulutlara kına ek
Lübnan yeniden kurulur yine şenlenir Beyrut
Ama senin gözlerinin savaşı bitmeyecek

Yeter çektiklerim yeter benden beter olası
Yusuf'u kahretmedi'mi zuleyha'nın çilesi
Yüzün suyu hürmetine binboğalar and içer
Ol diyarda vekilimdir Diyarbakır kalesi

Karda kan damlası rengi yüreklerde ölmezin
Ne hükmü var ne kıymeti gidip geri gelmezin
Dost fuzuli mest fuzuli mayalara anlatmış
Sızıları zap suyunda siverek'li Yılmaz’ın

Bana renklerini uzat uzat ellerimi tut
Tut ki gönüller şenlensin tut ki yeşersin umut
Kervanlar yollara düştü sam'dan jerusalemden
Doğuver de incinmesin mahcup olmasın nemrut

Sırrın dirheminde tutsak arzuların ağlaşır
Bıçkın kaçak hislerinde gece gündüz bağlaşır
Bir elinde Van golü var bir elinde urmiye
Damlasını sürgün etsen nurhaklarda çağlaşır

Duyar mısın ince memet toroslardan seslenir
İki canlı hatçesiyle doruklara yaslanır
En onulmaz en insafsız en çaresiz ağrılar
Gözlerinin feri değse iflah olur uslanır

Senin olmadığın yerde benim yokluğum başlar
Hayallerim yola düştü arandı dağlar taşlar
Hayyam çorak yüreğime bir kaç damla dem serpti
Periler cudi dağında izine rastlamışlar

Sen pervasız çığlıklar at ben kahrolam ben üzgün
Sen kırklarda demlene dur ben beklemekten bezgin
Deryaların kucağında cem tutar semazenler
Düşlerim ağlar başında düşlerim dolu dizgin

Seni dicle beni Fırat resmetmiş güneş yarab
Güneşin vekili aya yıldızlar olmuş turab
Bizleri merak edenler aydan izin alsınlar
Bir başkadır yıldızlardan görülse şattu'l-arap

Yağmur yüklü bulutlardan ruhunu koklayışım
Çağları tedirgin etmiş ömrünü saklayışın
Eyyubun sabrı tükendi tükenmiyor nedense
Ne senin gelmeyişlerin ne benim bekleyişim

Gözlerinin damlasıyla çölde gül yetiştirdim
Sam yelleri yenik düştü sesinle çatıştırdım
Gölgenin düştüğü yerden bir avuç sönmüş külü
Serptim derin uykularda kerem'i tutuşturdum

Dilek ağacına gittim sesini bağlamışsın
Islaktı dallar yapraklar hıçkırıp ağlamışsın
Karac'oglan hayıflanır Hayyam duysa gücenir
Bulanık göl sularını şaraba yeylemişsin

Düştüm dipsiz kuyuların zifiri yerine
Sarkıt gözlerini durma muhtaç oldum narına
Semiramis haber salmış zümrüd'ü-anka ile
Davetliymişiz babilin asma bahçelerine

Sen mavi rengi esmer bu diyarda sazların
Geceleri parlamaktır töresi yıldızların
Dağlar uykulara daldı okyanuslar uykuda
Beni sabahlara boğan senin deli gözlerin

Teninin saçtığı nurdan güneş bile utanır
Söyle seni benden başka daha iyi kim tanır
Sevdalıların tarihi ızdıraba büründü
Seni arzular kıskanır seni aslı kıskanır

Yanarım ah çeker gibi çekerim nazlarını
Canını canıma değdir tutuştur közlerini
Bir bilsen bir bilebilsen hallerim pemperişan
Merhem ol yarelerime gizleme yüzlerini

Düşlerimle savaşarak gün be gün yordum seni
Hayallerimle kuşatıp ruhuma kordum seni
Dediler ki aradığın sarba yoldaş oldu
Yani başımda bekleyen hayyama sordum seni

Daha mecalim kalmadı bitti bu son çağrı gel
Gel ki yokluğun tükensin tükensin bu ağrı gel
Köroğlu'dan kıratını istesen sana verir
Seni nemruta beklerim her sabaha doğru gel

Aşıkların sırdaşıdır dicle gizemli akar
Siti muradına erdi botan seyrana çıkar
Korolası kinli beko keyfinden dört köşedir
Mem zini'i zin mem'i yakar tacdin evini yakar

Serbest geceleri giyin korkularını sıyır
Yudumla ki mest olasın şarabı sudan ayır
Çöl su ister lal dil ister gözlerini isterem
Vermeyenin iki yüzü ben garibanı doyur

Haramiler cirit atar kaynağında bu nehrin
Dudaklarını savur ki hükmü kırılsın zehrin
Bir bakışın bir taburdur gönder ordularını
Sana mecburiyeti var yedi tepeli şehrin

Kudretinden sual olmaz can verir can alırsın
Ya ömrü sadetim yada azrailim olursun
Mecrum'un yerine sordum dediler ALLAH bilir
Ben nerede ne olurum onu da sen bilirsin

Bir yanımda yarasalar işitir ağıtları
Halepçeli bir çocuğa taşıtır ağıtları
Küllerim ağrı'da çiğdir tüterim çığlık çığlık
Sivasta tutuşan ateş kuşatır ağıtları

Gözlerinin beşiğinde rüyalarım sallanır
Zehri kana zerk etseler damarımda ballanır
Gılgamış küçük asyanın sensiz fotoğrafıdır
Yaşar kemalin dilinde anadolu dillenir

Ben dostumu hak bilirim hakki bilir dost beni
Tanrıların sofrasına çağırır bir dest beni
Nesimi'nin derisinden sızan şarabı tattım
Damlasına dilim sürdüm bir hoş etti mest beni

Hallac olup taşlandılar hak ruhunu tadanlar
Zal'ın elinden savruldular riyakarlar nadanlar
Aşkı şehvete boğduran ummi nebi misali
Zul'm ile serdar oldular nefse biat edenler

Hakkı sırda sır olanın sor kendisi necidir
Aklı mahrum ruhu kanlı her kelamı acıdır
Baba üryan yana yana derki aman uzak dur
Gönül gözü görmeyenin ALLAHI kıyıcıdır

Saçlarından dökülüyor yıldız yıldız sırmalar
Düştüğü yeri yakar da sırlarımı tırmalar
Kör karanlık bir gecede cürm-i meshut dediler
Gözlerinde saklanıyor beni ele vermeler

Gözlerinde gözlerinde en çılgın uçurumlar
Atmacalar yuvalanmış bıldırcınları kovalar
Kabil habil'e yapmadı senin yaptıklarını
Duy feryad-ı isyanımı duy artık havar havar

Beni sensizliğe sürme uzaklara bakamam
Girdaplarda boğulurum boğulurum çıkamam
Nice sefil ihanetin ceremesini çektim
Öldürseler gözlerimi gözlerinden çekemem

Yaslı doruklardan güler sağlarımıza kacak
Bir tılsımlı anahtardır bağlarımızda kacak
Tiksinirim siliklikten mıntıkama uğrama
Bize kaçaklık yakışır dağlarımıza kacak

Gel de bülbüller kıskansın gel de güller serpilsin
Gel de ah limanlar yansın gel de allar serpilsin
Istıraplar diyarını baykuşlara hibe et
Gel de emekçiyi güldür gel de diller serpilsin

Şiir= Emekçi
Müzik=Mazlum Çimen


-----------------------------------------------


Nerdesin

Istırabı gülsuyuna bandılar
Gülüm seni arar oldum nerdesin
Ayrılığı altın tasta sundular
Ölüm seni arar oldum nerdesin


Ardı olmayanın derdi çok olur
Leşini yemeye kurdu çok olur
Ömrü sürgün geçer yurdu çok olur
Elim seni arar oldum nerdesin


Memleketim Maraş Emekçi adım
Yoruldu gençliğim yoruldu tadım
Kendimi kimseye anlatamadım
Dilim seni arar oldum nerdesin


---------------------------------------


Eyvah neler actin basima benim

Eyvah neler actin basima benim
Beni ellik ellik gezdiren dilim
Her zaman karistin isime benim
Sarilmis yarayi azdiran dilim


Ciplak yalan gercek yere koyulmus
O sebepten nice cana kiyilmis
Dogruyu söylemek küfür sayilmis
Cakali cukali kizdiran dilim


Pir Sultanda Sah i sevdim susmadim
Bedrettinde asla zülme kusmadim
Umudumu dost dost diye kesmedim
Nesimiyi diri yüzdüren dilim


Kizil güller actin kozalarinda
Fidanlar suladin gözelerinde
Bana yoldas oldun dizelerimde
Adimi Emekci yazdiran dilim

Ozan Emekci



-------------------------------------------------


Kurtlarla Dans

Yağmaladın gönül hudutlarımı
Baskın yedim orduları yatırdım
Yükledim göçümü arabatlara
Tay dağının doruğuna yetirdim


Yorgun orduların mağrur prensi
Son kurada yakaladım ilk şansı
Dağlarda kurtlarla girdiğim dansı
Yaralandım yaraladım bitirdim


Yeminlerin deryaları başına
Lokma oldum yunusların dişine
Ömür ısmarladım anka kuşuna
Bak hele başıma neler getirdin

Ortasında kaldım kor alevleri
Damlası deprem yaratır lavları
Korkunç vuruşmalarında devleri
Ne yazık ki Emekçi'yi yitirdik


---------------------------------------------


Çiçekleri Sevdirmezler (Kızılırmak)

Çiçekleri sevdirmezler
Ağla Kızılırmak ağla
Gül yüzlümü güldürmezler
Ağla Kızılırmak ağla

Çağla Kızılırmak çağla

Ağlamak var türlü türlü
Bazen arı bazen kirli
Ne kini var ne kibirli
Ağla Kızılırmak ağla


Emekçi bilir hatırı
Bir ömür aldık götürü
Biraz da bizden ötürü
Ağla Kızılırmak ağla
Çağla Kızılırmak çağla


Ağlamak var türlü türlü
Bazen arı bazen kirli
Gene de bizden ötürü
Ağla Kızılırmak ağla


-----------------------------------------

Ben Derdimi Kime Yanam

Kimse Beni Anlamıyor
Ben Derdimi Kime Yanam
Akbabalar Dört Dönüyor
Ben Derdimi Kime Yanam


Seviyorlar Beni Seyri
Sanki Benim Dünyam Ayrı
Dostum Yok Güneşten Gayri
Ben Derdimi Kime Yanam


Emekçi Bin Yıllık Ahlar
Aforoz Etmiş İlahlar
Dostum Düşmanım Silahlar
Ben Derdimi Kime Yanam


-------------------------------

Ali Haydar (Vartinik Burası)
Vartinik burası Mirik mezrası
Kan içinde yatar Ali Haydar'ın
Kömün önü olmuş bir kan deryası
Kan içinde kalkar Ali Haydar'ın

Uzun ince boyu kıvırcık saçı
Halkını sevmekti onun tek suçu
Ali Haydar ölmez ağlama bacı
Milyon milyon doğar Ali Haydar'ın

Korkusu yok idi patron ağadan
Ağalara korku saldı dağlardan
O bir tohum idi düştü topraktan
Filiz filiz büyür Ali Haydar'ın

Haykırır sesinde halkının sesi
Hak sevgisi dolu göğüs nefesi
Karanlıkta halkın bir meşalesi
Pırıl pırıl yanar Ali Haydar'ın

Kulak verdi işçi köylü derdine
Ölümü bir görev saydı kendine
Devrim cephesinde sığmaz bendine
Bir sel gibi coşar Ali Haydar'ın



--------------------------------------------------


Alev Alev Yandık (İşkencelerde)


Ceryana zincire boyun eğmedik
Direndik direndik işkencelerde
Halk uğruna bundan daha evveli
Ölenleri andık işkencelerde


Kimimiz yaralı kimimiz öldük
Kimimiz bilinmez yere gömüldük
Kimimiz faşizme zevke sunulduk
Kucaklara konduk işkencelerde


Kimimiz zindana kimimiz dara
Yürüdük yürüdük hep iktidara
Kızıl ışık serptik karanlıklara
Alev alev yandık işkencelerde


Emekçi'yim gündüz geceden öte
Şafakla kavuşur halk hürriyete
Halka onur, korku verdik devlete
Yenilmedik yendik işkencelerde

 

 

 

 

 
 
  Bugün 2 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol